İlkim Karaca 2 gün önce 2004 yılında aramızdan ayrılan eşi Cem Karaca’nın biyografi filminin çekimlerinin durdurulması için mahkemeye başvurdu. Cem Karaca’yı İsmail Hacıoğlu’nun canlandıracağı filmin yapımcıları Fikri Harika Prodüksiyon ve Aytaç Medya filmi sanatçının anısına yakışır bir şekilde sinemaya aktarmak ve eserlerini gelecek kuşaklara aktarmak için yola çıktıklarını belirtti ve yaptıkları yazılı açıklamada şunları vurguladı:
“Filmimiz Cem Karaca’nın çocukluğundan başlayıp sürgün yıllarında vatandaşlıktan çıkartılmasının ardından 1987 yılında Türkiye’ye kesin dönüş yaptığı dönemi kapsamaktadır. Bu süreçte Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca, filmimize danışman olarak katkı sağlamakta, bütün arşivini birinci elden bizimle paylaşmakta ve en başından beri destek olmaktadır.
Cem Karaca’nın hayatının beyazperdeye aktarmak üzere çalışmalarımıza başlamadan önce gerekli izinler alınmış olup tüm yasal süreçler tamamlanmıştır. Ek olarak, filmde çok özel bir yere sahip olan, belleklerde iz bırakan unutulmaz Cem Karaca şarkılarıyla ilgili de izinler alınmıştır. Filme konu olan tarihler; dava açarak çekimlerin durdurulması için süreç başlatan İlkim Karaca’nın, Cem Karaca’nın hayatında olmadığı hatta Cem Karaca’yla tanışmadığı süreci kapsamaktadır.”
Mahkemeden karar çıktı
İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi konu kişilik hakkı ihlali olduğundan, filmin durdurulması kararının yargılama gerektirdiğine hükmetti.
İkim Karaca ise konuyla ilgili şu yazılı açıklamayı yaptı:
“Bir kişinin hayatı veya belli bir kesiti sinema filmine konu ediliyor ama yasal mirasçısı olan eşinden izin alınmadığı gibi, film çekileceğine dair bilgi dahi verilmiyor. Bu hareket hukuken de ahlaken de uygun değildir. Merhum Cem Karaca’nın eşi olarak, ömrünün son 7 yılında onun son nefesine kadar yanında olup menajeri ve her şeyini paylaştığı en yakını olarak, iyi niyetli olmadığı apaçık ortada olan hukuk ve nezaket dışı bu davranış karşısında yasal haklarımı sonuna kadar kullanacağım.
Yapımcıların beyanında “gerekli izinlerin alınmış olup tüm yasal süreçlerin tamamlandığı” bilgisi kesinlikle doğru değildir. Eşimin yasal mirasçısı olduğum halde benden izin alınmamıştır. Ayrıca, filmin konusunun eşimle tanışmadığımız dönemde geçecek olması, benim yasal mirasçı olduğum ve her koşulda benden izin alınması gerektiği gerçeğini değiştirmez. Cem Karaca’nın eşi olma onurunu ve gurunu hiç kimse zaten benden alamaz.
Burada önemli olan eşi ve yasal mirasçısından izin alınmadan bir kişinin hayatının filme konu edilmesi; dahası senaryo danışmanlığının merhumun ömrü boyunca sürekli ihtilaf içerisinde olduğu kişiler tarafından yapılmasıdır. Aynı kişiler yıllar boyunca şahsımla da ihtilaf içerisinde oldular. Toplum nezdinde haksız ve kötü bir imaj sahibi olmam için yıllarca ve durmaksızın manipülasyon yaptılar. Hiçbir şey onların medyaya anlattığı gibi değildi, kamuoyunu hep yanılttılar. Eşim Cem Karaca ile olan husumet ve ihtilaflarını hep sakladılar ve/veya inkar ettiler.
Kamuoyunu hep yanlış bilgilerle besleyerek, şahsım adına belleklerde kötü bir intiba yaratmaya çalıştılar. Ellerindeki belgeleri hep taraflı ve kısmi bir şekilde servis ettiler. Ben o zamanlar merhum eşimin derin yasını tutarken, bunları ispatlamak için gerekli gücü kendimde bulamamıştım, mecalim yoktu. Bundan faydalandılar ve amaçlarına kısmen de olsa ulaştılar. Bugün şahsıma yapılmaya devam eden bu ağır mobbing ve psikolojik şiddetin arkasında bunlar var ama yine de yılmayacağım. Merhum eşimin hatırasına ve vasiyetine onun istediği gibi sahip çıkmaya devam edeceğim.
Çok sevgili eşim, merhum Cem Karaca, kendi hayatına dair filmin senaryo danışmanlığının bu kişiler tarafından yapılmasını, hayatının belli bir kesitinin dahi olsa bu kişiler tarafından onların taraflı bakış açılarıyla ve de kendilerini temize çekme çabası içinde olan anlatımlarıyla topluma gösterilmesini asla istemezdi. Eşimin birçok kez kendilerinin yüzüne karşı sözlü ve de mektuplarla yazılı olarak “mezarıma gelerek, orayı da kirletmeyin” diye defalarca haykırması, benim de defalarca tanık olduğum gerçeklerin ta kendisidir ve aralarındaki bitmeyen husumetin en yalın örneğidir.
Tüm bu ihtilaflara ilişkin belgeler özel hayata dair olduğu için, avukatım Eda Salman tarafından dava açılırken bu özel belgelerin basına sızmaması için büyük bir hassasiyetle gizlilik talep edilmiştir. Bu hususu ortaya koymaktaki amacımız insanları üzmek ya da yaralamak değildir.
Ben ve avukatım bu kadar düşünceli ve saygılı davranmaya özen gösterirken, şahsıma ve çok sevgili eşime yapılan bu saygısızlık, vefasızlık ve nezaketsizliği kabul etmem asla mümkün değildir. O yüzden tekrar belirtmek İstiyorum ki; yasal haklarımı sonuna kadar kullanacağım. Yüce Türk adaletine ve hukuka olan inancım, güvenim, saygım her zamanki gibi tamdır. Davamda beni haklı bularak desteğini esirgemeyen tüm iyi ve vicdanlı insanlara yürekten teşekkür ediyorum.”