Seda Türkmen meclise sunulan özellikle köpekleri hedef alan yasa tasarısına yayınladığı mektupla tepki gösterdi. Sözlerine tarihin kara lekelerinden bir örnekle başlayan Türkmen videoda şu satırlara yer verdi:
“1900’lerde İstanbul’daki onbinlerce köpek, yine o dönem Avrupa’daki köpeksiz sokak uygulamasına özenilerek dönem dönem toplanıp katledilir. Ve sonradan halkın Hayırsız ada diye anacağı Sivriada’ya bırakılan onbinlerce masum köpek, adada bir süre aç susuz yaşam mücadelesi verdikten sonra maalesef toplu halde ölür. Hatta belki size hurafe gibi gelecek ama halk o dönem ara ara öldürülen köpeklerle şehirde çıkmaya başlayan büyük yangınları ve Sivriada’da ölüme terkedilen köpeklerden sonra gelen büyük depremi ‘köpeklerin laneti’ diye yorumlayıp ayaklanır, daha fazla köpeğin öldürülmesine izin vermez ve bu haklı direnişleriyle zafer kazanır. Halkın bu zaferiyle, yakalanan köpekler sokaklara geri döner ve yeni bir katliamın önüne geçilmiş olur. Halk, sokaklarına ve sokaktaki canlara sahip çıkmanın sevincini yaşar.
Avrupa dendiğinde aklımıza ‘daha medeni’ çözümler varmış gibi gelse de maalesef ikinci dünya savaşı başlarken İngiltere’de de benzer olaylar yaşanır. Orada da onbinlerce köpek ‘halkın zaten kıt olan yemeğini hayvanlarla paylaşması’ korkusuyla itlaf edilmeye çağrılır, evlerde bakılan hayvanlara dahi ‘ölmesi’ şart koşulur. Özür dilerim, biliyorum, bu havada bu berbat şeyleri size de anlatarak canınızı sıkıyorum ama tek derdim bu felaketlerin bir tanesinin daha gerçekleşmemesi!
Şimdi 2024’teyiz.. Zaman değişti, dünya gelişti… Teknoloji, bilim, yaşam her şey o günlerdekinden fersah fersah ileride… Ama hala bunca masum hayvanın ölmesi dışında bir çare üretilemiyor? Hala bunca masum hayvanın ölmesi dışında bir çare olmadığına inanan insanlar var!
Lütfen sokak hayvanlarını ‘uyutmak’ kisvesiyle katletmek isteyen bu yasaya HAYIR deyin. Hep bir ağızdan karşı çıktığımız her şeyde geri adım atanlara karşı bir kez daha bir arada olalım! Sokaklarımızı ağaçlarımızla ve hayvanlarımızla seviyoruz! Sokaklar da hayvanlar da bizim…”
